top of page

Anne Baba Hakkı

  • Abdüssamed
  • 11 Haz 2015
  • 3 dakikada okunur

hdk_anne_baba_hakki.jpg

Selamün Aleyküm,

Varlığımızın meydana gelmesindeki rolüyle anne-babanın hayatımız için vazgeçilmez olduğunu hepimiz biliyoruz. Aile fertlerinin birbirleri üzerinde çok önemli hak ve vazifeleri olduğunu da. İşte bu hak ve vazifelere gösterilecek hassasiyetin, yakınlarımızı mutlu edeceği gibi, Rabbimizin rızasını kazanmamıza da vesile olacağına şüphe yok.

Bizlere kol-kanat gerip sevgileriyle ruhumuzu besleyen, bizim için türlü meşakkatlara katlanan anne-babamıza, acaba onların bize gösterdiği tahammül ve ilgiyi gösterebiliyor muyuz? Yoksa unuttuk mu?… Anne-babaya yapılan iyiliğin birçok amelden önce geldiğini hatırlıyor muyuz? Anne-baba rızasının Allah’ın rızası olduğunun yeterince farkında mıyız?..

O Sevgili Nebi’nin ifadeleriyle Cennet’in ayaklarının altında bulunduğu annemiz, bizim için duası en makbul olan, hiçbir durumda vaz geçemiyeceğimiz kişidir. Bu arada, rızkımızı temin eden, koruyup gözeten babamızı da gözden ve gönülden ırak tutmamamız gerekiyor. Onların duasını almak, gönüllerini hoş etmek, yapılacak en güzel şeylerden biri. Eğer yanımızda bulunuyorlarsa, onlara “öf” bile dememeyi, azarlamamayı, güzel ve tatlı söz söylemeyi, Rabbimiz Mukaddes Kitabımız’da emir buyuruyor.

Anne-babanın gönlünü alma, haklarına özen gösterme konusunda hepimize örnek olacak olaylar var Asr-ı Saadet’te. Bunlardan biri şöyle:

Hz. Ebubekir’in kızı Esma’ya, henüz İslâm’ı kabul etmeyen annesi bir hediye gönderiyor. O da bunları kabul etmiyor ve müşrik annesini evine kabul etmiyor. Bunun üzerine Hz. Aişe’den (R.A.), bu olayı Sevgili Peygamberimiz’e sormalarını rica ediyorlar. Durumdan haberdar olan Peygamberimiz bakın ne buyuruyorlar:

- “Hem hediyelerini kabul edecek, hem de kendisini eve alıp misafir edecek! İnşaallah Cenab-ı Hak ona doğru yolu gösterir!”

Bu uyarıdan sonra Hz. Esma (R.A.), annesinin hediyelerini alıyor ve onu evinde misafir ediyor. Görülüyor ki anne müşrik bile olsa, evlat üzerindeki hakkı devam ediyor.

Seyyidü’s-Sakaleyn diyor ki: “Sadaka veren kimse, sadakasını neden müslüman olan anne-babasının ruhu için vermez? Halbuki böyle yapsa verdiği sadakanın sevabı onların ruhuna gideceği gibi, o sevaptan birşey eksilmeden, aynı ecir kendisine da yazılır.” Bu söz, vefat eden anne-babaya, evladın kabirlerinde bile sevap kazandırmasının mümkün olduğuna işaret ediyor. Vefat ettikten sonra onlar için dua ve istiğfar etmek, verdikleri sözü yerine getirmek, dostlarına ikram edip, onlarla alakayı kesmemek, güzel ahlaklı mümin evlatların yapması gereken görevlerdir.

Evlatların da Hakları Var

Mümin anne-baba da, İslâm’ın ebeveynlerden istediği vazifeleri bilir ve evladını terbiye ederken buna göre davranır. Aile, çocuğun mizaç, meyil ve şahsiyetinin oluştuğu ilk ve en önemli ortamdır. Bu sebeple anne-baba, çocuğunu Allah’a ve Peygambere itaat terbiyesi ile yetiştirme çabasını göstermek zorundadır. Bunu yaparken de son derece sabırlı itinalı olmak gerekir. Ailenin görevi çocuğuna güzel bir ad vererek başlar, iyi bir terbiye verme çabasıyla devam eder. Unutulmamalıdır ki, çocukların beslenme, giyim kuşam, tedavi gibi maddi ihtiyaçlarının karşılanmasıyla aile sorumluluğu bitmez. Çocuklara sevgi ve şefkat gibi manevi ilgi ile beraber, dinî, ahlakî, meslekî bakımdan öğrenimlerini tamamlamalarına yardımcı olmak gerekir.

Sahabilerden Ahnef b. Kays (R.A.)’a çocuklar hakkında görüşü sorulduğunda şunları söyler: “Onlar gönlümüzün meyvesi, sırtımızın dayanağıdırlar. Biz ise onların ayağı altında yumuşak yer, başları üstünde gölge olur ve onlar için her müşkilata katlanırız. Ne isterlerse verir, kızarlarsa hiddetlerini yatıştırmaya çalışırız. Sana meyl ve muhabbetleri, sa’y u gayretleri seni mutlu etsin. Onlara ağırlık verme ki, senden uzaklaşmasınlar ve hayatından usanıp ölümünü istemesinler.”

Çocuklara şefkatli davranmak, onların gönlünü hoş etmek, Peygamberimizin örnek davranışlarından birisidir. Sahabilerden biri, Rasulullah’ın Hz. Hasan’ı öptüğünü görünce: “Benim on tane çocuğum olduğu halde hiçbirini öpmedim” demesi üzerine Peygamberimiz: “Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz” buyurmuşlardır.

Sevgisiz Olmaz!

Eski geleneklerimizde anne-baba, ailede otoriter bir konumda olmanın yanı sıra, çocuklarıyla aralarında saygıya dayalı bir mesafe vardı. Günümüzde birçok yöremizde çocuklarını kucağına almamak, ailesinin yanında sevmekten kaçınmak gibi adetler bulunuyor. Halbuki bu davranışın dinimizle, anne-babaya saygısızlıkla hiçbir alakası yoktur.

Günümüzde, evlenip çoluk-çocuğa karışan evlatların, anne-babasına bakış açısında değişmeler olmakta. Onlara karşı umursamazlık, hal ve hatırlarıyla yeterince ilgilenmemek, zoraki bir ahbap ziyareti gibi soğuk ziyaretlerle baştan savmak, yazık ki sıkça rastlanır durumlar oldu. Yaşlanan anne-baba, sırtta yük, evde kalabalık, rahatlığı kısıtlayan kişiler olarak görülmekte. Böyle olmasaydı her geçen gün huzurevlerinin sayısı artmaz, yaşlı anne-babalar huzurevlerinde değil, hayatlarının son demlerinde çocukları ve cıvıl cıvıl torunlarıyla gerçek huzurla içiçe olurlardı.

Oysa huzurevlerinde veya uzak memleketlerde kalmış, evladının arada bir lütfen arayıp sorduğu anne babalar ne derece mutlu olabilir? Unutmayalım, ne ekersek onu biçeriz…

semerkanddergisi.com

 
 
 

コメント


Makale Etiketleri
bottom of page