top of page

 

Oruca Ne Zaman ve Nasıl Niyet Edilir

 

Orucun önemli bir şartı da niyettir. Niyetsiz oruç sahih değildir. Bu sebeple; niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağının bilinmesi gerekir.

Niyet zamanı itibariyle oruçlar ikiye ayrılır:

 

1-Güneşin batışından itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar: Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan

oruçlardır.

 

Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edilebileceği gibi. gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir, imsaktan önce niyet etmek daha faziletlidir.

 

Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsak vaktinden sonra birşey yemeyip, içmemeye ve orucu bozan bir iş yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı birşey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz.

2-İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilmesi gereken oruçlar:

 

Bunlar: Ramazanda tutulamayıp başka zamanda kaza edilen Ramazan orucu ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıpta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır.

 

Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için imsaktan önce geceleyin niyet etmek lâzımdır. Bu oruçlara tan yeri ağardıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez.

 

Ramazan orucuna akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki: Normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp

 

yemeiçme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile. kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki. imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.

 

Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez.

 

Oruç tutmak maksadıyla sahura kalkmak niyet sayılır. Sahura kalkmayan ve daha önce oruca niyet etmeyen bir kimse de kuşluk vaktine kadar niyet edebilir. Böyle geç niyet etmiş olanların oruçlarında bir eksiklik yoktur. Kuşluk vaktinden sonra oruca niyet edilmez.

 

Niyet, esasen kalb ile olur. Yani geceleyin.yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalb ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalb ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dil ile:

 

"Niyet Ettim Ramazan-ı Şerifin yarınki orucuna" diye söylemelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek lâzımdır.

Sahur ve İftarın Fazileti

Sahurda kalkıp yemek müstehabdır. Peygamberimiz: "Sahurda yemek yeyiniz, çünkü sahur

 

 

yemeğinde bereket vardır" (Buhari,Savm,20;Müslim,Sıyam,9) buyurmuştur. Sahur yemeği, oruca dayanma gücü verir. Duaların kabul edildiği vakitlerden biri de sahur zamanıdır. Oruçlu sahura kalktığı zaman, dilekleri için dua etmeli ve Allah "tan günahlarının bağışlanmasını istemelidir.

 

Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir mutluluk ve sevinç duyar. Tuttuğu orucun mükâfatını almak üzere, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna vardığı zaman en büyük sevinci tadacaktır.

 

Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Oruçlunun iki sevinci vardır: Biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah'a kavuştuğu zamandır." (Müslim,Sıyam,30)

 

İftar vakti yapılan dualar kabul edilir. Peygamberimiz (S.A.V) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir:

 

1-Oruçlunun iftar vaktindeki duası,

2-Adaletli hükümdarın duası,

3-Mazlumun duası." (İbn Mace,Sıyam,48)

Ramazan Orucunu Başka Zamanda Tutmayı Mubah Kılan Özürler

 

Özürsüz olarak Ramazan ayında oruç tutmamak hem günahtır, hem de cezası vardır. Ancak bir kimse aşağıdaki durumlarda Ramazan orucunu tutmayabilir veya başlamış olduğu orucu bozabilir. Ancak sonradan ilk fırsatta tutamadığı oruçları kaza etmesi gerekir.

 

1. Hastalık: Bir hasta oruç tuttuğu takdirde hastalısının artmasından veya uzamasından korkarsa oruç tutmayabilir. Hastalığı iyileşince tutamadığı oruçları kaza eder. Hastaya bakan kimse de böyledir. Ancak bu. hastaya bakmak zorunda olan kimsenin oruç tutması halinde zaafa uğrayıp hastaya gerekli bakımı yapa¬maması sebebiyle hastanın hayatının tehlikeye düşmesi söz konusu olacağı durumlardadır. Böyle bir tehlike yoksa, hastaya bakan kişinin gücü yetiyorsa orucunu tutması gerekir, başka zamana ertelemesi doğru olmaz.

 

2-Yolculuk: Ramazan ayında yaklaşık 90 km. mesafeye yolculuğa çıkan kimse oruç tutmayabilir. Yolculuk hali bitince tutmadığı günleri kaza eder. Oruç tutmasında bir güçlük yoksa yolcunun oruç tutması daha hayırlıdır.

 

3-Tehdit edilmek: Orucu bozmak için ölümle veya vücuduna bir zarar verilmekle tehdit edilen kimse orucunu bozabilir. Bozduğu orucu sonra tutar.

 

4-Gebe ve Emzikli Olmak: Gebe veya emzikli olan bir kadın, oruç tuttuğu takdirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden korkarsa oruç tutmayabilir. Gebelik ve emziklilik hali sona erince tutamadığı günleri kaza eder.

 

5-Şiddetli Açlık ve Susuzluk: oruçlu bir kimse açlık veya susuzluk sebebiyle aklının bozulmasından veya vücuduna ciddi bir zarar geleceğinden korkarsa. orucunu bozabilir. Sonra uygun bir zamanda tutamadığı oruçları kaza eder.

 

6-Yaşlılık ve Düşkünlük: Vücudu günden güne düşen ve oruca dayanamayan iyice ihtiyarlamış olan kimseler oruç tutmayabilir. Bunlar sonradan da orucu kaza edemiyecekleri için tutamadıkları her günün orucunun yerine fidye verirler. İyileşme ümidi olmayan hastalar da böyledir.

Fidye

Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün ve yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalan Ramazan ayının her günü için birer fidye verirler. Fidyenin tu¬tarı aynen fitre kadardır. Bu fidyeler Ramazanın başlangıcında verilebileceği gibi. Ramazanın içinde veya sonunda da verilebilir.

 

İsterse fidyenin hepsini bir fakire topluca verir, ayrı ayrı fakirlere de verebi¬lir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye gücü yetmiyorsa Allah'tan bağışlanmalarını isterler. Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar eğer ileride tutabilecek duruma gelirlerse tutamadıkları oruçları kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış sayılır.

Kaza ve Keffaret

Kaza: Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır.

 

Keffaret: Bozulan bir gün orucun yerine iki kamerî ay veya altmış gün peşpeşe oruç tutmak demektir. Ayrıca bozulan orucun da kaza edilmesi gerekir. Keffaret sadece Ramazan ayında tutulan orucun mazeretsiz bile bile bozul-masının cezasıdır. Diğer oruçların bozulması halinde yalnız kaza, yani gününe gün oruç tutmak yeterli olur.

 

 

Ramazan orucu öbür aylarda kaza edilirken bilerek bozuksa yine kaza lâzım gelir, keffaret icabetmez.

 

Keffaret orucu, ara verilmeden peşpeşe tutulacağı için Ramazan ayına ve oruç tutulması haram olan günlere rastlamaması lâzımdır.

 

Keffaret orucuna kamerî aylardan birinin ilk gününde başlanırsa iki ay ara vermeden oruç tutulur. Bu aylardan ikisi de yirmidokuzar gün olsa bile iki tam ay oruç tutulduğu için keffaret tamamlanmış olur.

 

Ayın ilk günü değil de diğer günlerde başlanırsa hiç ara vermeden 60 gün oruç tutularak keffaret tamamlanır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara veri¬lir veya eksik tutulursa, yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lazımdır. Kadınlar keffaret orucu tutarken araya giren ayhali günlerini tutmazlar, ayhali yani âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek 60 günü tamamlarlar. Kadın, âdet hali bittiği halde temiz olan günlerinde oruç tutmayarak keffaret orucuna ara verirse, keffarete yeniden başlaması gerekir.

 

Aynı Ramazanda veya değişik Ramazan aylarında birkaç defa keffareti gerektirecek şekilde orucunu bozan kimseye bunların hepsi için bir keffaret orucu yeterli olur. Ancak keffareti yerine getirdikten sonra yine kasten orucunu bozarsa bundan dolayı da ayrıca keffaret icabeder.

 

Yaşlı veya hasta olup keffaret orucu tutmaya gücü yetmeyen kimse, keffaret olarak altmış fakiri sabah ve akşam yedirip doyurur veya yemek parasını fakirin eline verir. Her günlük yiyecek bir fitre miktarıdır. Fitre miktarı bu parayı ayrı ayrı altmış fakire verebileceği gibi. hergün bir fitre miktarı olmak üzere altmış günde bir fakire de verebilir.

 

Altmış günlük yiyeceği veya fitre miktarı olan değerini bir günde bir fakire verirse sadece bir günlük yerine geçer.

Orucu Bozan Şeyler

 

Ramazan orucunu bozan bazı şeyler hem kaza hem de keffareti. bazı şeyler ise sadece kazayı gerektirir.

Orucu Bozup Kaza ve Keffareti Gerektiren Şeyler

 

1.Mazeretsiz, oruçlu olduğunu bilerek bir şeyi yemek ve içmek, 2.Oruçlu olduğunu bile bile cinsel ilişkide bulunmak.

 

Karı kocadan biri ötekine zorla cinsel ilişkide bulunduğu takdirde, zorla ilişkide bulunana kaza ve keffaret. kendisine zorla ilişkide bulunulan kişiye ise kaza lâzım gelir.

3.Ağzına giren yağmur,kar ve doluyu kendi isteğiyle yutmak.

 

4.Sigara içmek, ödağacı veya anber ile tütsülenip dumanını içeri çekmek. 5.Enfiye çekmek.

6.Buğday ve arpa tanesi yutmak.

7.Dışarıdan bir susam tanesi kadar bir şeyi alıp yutmak.

 

8.Yenmesi alışılmış olan çamur,kil ve kömür gibi şeyleri yemek,(bazı kimseler bunu severek yerler.)

9.Az miktarda tuz yemek.

 

10.Karısının veya sevdiği bir kimsenin tükürüğünü yutmak.(Bundan evk aldığı için kaza ve keffaret gerekir.Başkasının tükürüğünden iğrenileceği için bundan keffaret gerekmez.)

 

11..Kan aldırdıktan veya sadece karısını öptükten sonra orucu bozulduğu kanaatiyle bile bile orucunu bozmak.

 

Ramazan ayında mazereti olmadığı halde oruç tutmayan müslüman büyük günah işlemiş olur.Allaha tövbe etmesi ve tutmadığı oruçları kaza etmesi gerekir. '

Keffareti Düşüren Şeyler

 

Keffareti gerektiren bir şeyi yaparak orucunu bozan kimse, aynı gün oruç tutamayacak derecede hastalanır veya kadın ay hal i yahut da lohusa olursa keffaret düşer, yani keffaret orucu tutması gerekmez. Ancak hastalığın kendi isteği dışında olması şarttır. Kendisi kasten hastalığa sebep olursa keffaret düşmediği gibi sefer mesafesinde bir yolculuğa çıkması ile de düşmez.

Orucu Bozup, Yalnız Kazayı Gerektiren Şeyler

1.Un. hamur, bir defada çok miktarda tuz ve zeytin çekirdeği gibi yenilmesi ya da yutulması mutat olmayan şeyleri yemek veya yutmak.

 

 

2.Taş. toprak, demir, altın ve gümüş gibi şeyleri yutmak. 3.İçi olmayan ceviz ve badem yutmak.

 

4.Boğazına kaçan kar veya yağmuru kendi isteği olmayarak yutmak, 5.Başkasının zorlaması ile orucu bozmak.

 

6.Dişleri arasında nohut tanesi kadar kalan yemek kırıntısını yutmak.

7.Abdest esnasında ağzına ve burnuna su alırken kendi elinde olmayarak boğazına su kaçması, 8.Unutarak yiyip içtikten sonra orucunun bozulduğunu zannederek yiyip-içmek,

9.Kendi isteği ile ağız dolusu kusmak.

 

10.Kendi isteği ile içine veya genzine duman çekmek. Kendi isteği ile olmazsa oruç bozulmaz, (İçeri çekilen duman sigara dumanı olursa keffaret gerekir.)

 

11.Güneş batmadığı halde,battı zannederek iftar etmek,

12.İmsak vakti geçtiği halde daha vakit vardır zannederek yemek ve içmek, 13.Cinsel ilişki dışında kadına dokunmak veya öpmek sonucu boşalmak, 14 . Ramazan orucundan başka bir orucu bozmak,

 

15.Misafir iken oruca başlayıp ikamete niyet ettikten sonra yemek, 16.Mukim iken oruca başlayıp sefer mesafesi yolculuğa niyet ederek bulun-

duğu yerin sınırlarını geçtikten sonra orucu bozmak,

 

Bunlardan biri ile orucu bozulan kimsenin akşama kadar yememesi, içmemesi ve cinsel ilişkide bulunmaması vaciptir.

 

Gündüz iyileşen hasta, yolculuğu sona eren misafir, ayhali veya lohusalıktan temizlenen kadın, ergenlik çağına gelen çocuk ve müslüman olan gayr-i müslim.

 

Ramazan ayına saygı için günün kalan kısmında oruçlu imiş gibi akşama kadar orucu bozacak şeylerden sakınmaları uygun olur.

 

Oruca niyetlenen kadın, gündüz ayhali veya lohusa olursa, orucunu bozması lâzımdır. Kadın, henüz ayhali olmadan âdet günümdür diyerek orucunu bozmamalıdır.

Hasta ve yolcu olup oruç tutmayan kimseler açıktan olmamak şartıyla yiyip içebilirler.

Orucu Bozmayan Şeyler

 

1.Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmak. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

 

"Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, (sakın) bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiş, içirmiştir" (Buhari,Savm,7)

 

Unutarak yiyip içerken oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzını boşaltıp yıkar ve oruca devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur. Bir kimse unutarak yiyen bir oruçluyu gördüğünde eğer güçlü kuvvetli olup. oruca dayanabilen bir kişi ise. oruçlu olduğunu kendisine hatırlatır, zayıf ve güçsüz bir kişi ise hatırlatmaz.

2.Bir suya dalıp kulağına su kaçmak.

3.Kendi isteği olmayarak boğazına toz ve duman girmek. 4.Kendi isteği olmayarak kusmak.

 

5.Kendiliğinden içeriden gelen kusuntunun yine kendiliğinden içeriye gitmesi. 6.Uyurken ihtilam olmak.

 

7.Dokunma ve öpme olmadan sadece bakmak veya düşünmek sebebiyle boşalmak. 8.Eşini öpmek.

9.Geceleyin cünüp olan kimsenin sabaha kadar yıkanmayıp gündüz yıkanması.

 

10.Dişleri arasında sahur yemeğinden kalan ve nohut miktarından az olan kırıntıyı yutmak. 11.Ağzındaki tükrüğü yutmak.

12.Ağzına gelen balgamı yutmak.

13.Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekip yutmak.

 

14.Ağzına aldığı meselâ, dişine koyduğu ilâcın tadını boğazda hissetmek. 15.Gözlerine sürme çekmek.

Bu saydığımız şeylerin hiçbirisi orucu bozmaz.

 

Orucu Bozan ve Bozmayan Muayene ve Tedavi Yöntemleri a)Astım hastalarının kullandığı sprey

 

 

Akciğer hastalarının kullandıkları spreyden, bir kullanımda 1/20 ml. gibi çok az bir miktar ağıza sıkılmaktadır. Bunun da önemli bir kısmı ağız ve nefes boruları cidarında emilerek yok olmaktadır. Bundan geriye bir miktann kalıp tükrük ile mideye ulaştığı konusunda kesin bir bilgi de yoktur.

 

Abdest alırken ağızda kalan su ile kıyaslandığında, bu miktann çok az olduğu görülmektedir. Halbuki oruçlu, abdest alırken ağzına verdiği sudan geri kalan miktarın mideye ulaşması halinde orucun bozulmayacağı konusunda hadis (Dârimî. Savm, 21) ve İslâm bilginlerinin icmaı vardır. Ayrıca, misvaktan bazı kırıntıların ve kimyevi maddelerin mideye ulaşması kaçınılmaz olduğu halde. Hz. Peygamber'in oruçlu iken misvak kullandığı, sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buharı, Savm, 27; Tirmîzî, Savm, 29). Diğer taraftan, "kesin olarak bilinen, şüphe ile bozulmaz" kaidesi gereğince, mideye ulaşıp ulaşmadığı konusunda şüphe bulu-nan bu şeyle oruç bozulmaz. Bu itibarla astımlı hastaların, sağlığı oruç tutmalarına uygun olup başka bir hastalıkları da yoksa, rahat nefes almalarını sağlamak amacıyla ağza püskürtülen oksijenli ilaç orucu bozmaz.

b)Göz damlası

 

Uzman göz doktorlarından alınan bilgilere göre, göze damlatılan ilaç miktar olarak çok az (1 mililitrenin 1/20'si olan 50 mikrolitre) olup bunun bir kısmı gözün kırpılmasıyla dışarıya atılmakta, bir kısmı gözde, göz ile burun boşluğunu birleştiren kanallarda ve mukozasında mesamat yolu ile emilerek vücuda alınmaktadır. Damlanın yok denilebilecek kadar çok az bir kısmının, sindirim kanalına ulaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu bilgiler, yukarıdaki bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde, göz damlası orucu bozmaz.

c)Burun damlası

Tedavî amacıyla burna damlatılan ilacın bir damlası, yaklaşık 0.06 cm3 tür. Bunun bir kısmı da burun çeperleri tarafından emilmekte, çok az bir kısmı mideye ulaşmaktadır. Bu da. mazmazada olduğu gibi ma'fuv kapsamında değerlendirilebilir.

d)Dil altı

 

Bazı kalp rahatsızlıklarında dil altına konulan ilaç, doğrudan ağız dokusu ta¬rafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu ilaç ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır. Bu itibarla, dil altı kullanmak orucu bozmaz.

e)Endoskopi, kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek

 

Midedeki hastalığı tespit amacıyla mideyi görüntülemek veya mideden parça almak için yaptırılan endoskopide, ağız yoluyla mideye tıbbî bir cihaz

 

sarkıtılmakta ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonlardaki hastalığı teşhis etmek amacıyla, bağırsak içini görüntülemek veya parça almak için yapılan kolonoskopide, makattan bağırsaklara cihaz gönderilmekte ve işlem bittikten sonra çıkarılmaktadır. Kolonoskopide, hemen daima, endoskopide de genellikle, incelenecek alanın temizliğini sağlamak amacıyla cihaz içinden su verilmektedir.

 

Endoskopi veya kolonoskopi yaptırmak; makat veya ferçten ultrason çektirmek; yeme, içme anlamına gelmemekle birlikte, çoğunlukla cihaz içinden su verildiği için oruç bozulur. Ancak söz konusu işlemlerde cihazların kullanımı sırasında sindirim sistemine su, yağ ve benzeri gıda özelliği taşıyan bir madde girmemesi durumunda endoskopi. kolonoskopi yaptırmak, makat veya ferçten ultrason çektirmek orucu bozmaz.

f)İdrar kanalının görüntülenmesi, kanala ilaç akıtılması

 

İdrar kanallarına giren cihazlar veya akıtılan ilaçlar orucu bozmaz. g)Anestezi

 

Acı ileten sinir yolları üzerinde iletimin değişik seviyelerde engellenmesi anestezi oluşturmaktadır. Lokal, bölgesel ve genel anestezi olmak üzere, üç türlü anestezi vardır. Küçük ameliyatlarda ameliyat bölgesinin yakın çevresine iletimi engelleyen ilaçların verilmesi ile oluşan anesteziye lokal anestezi denir. Vücudun daha geniş bölgeleri, örneğin belden aşağısı veya bir yansı iletimin omurilik düzeyinde engellenmesi için omuriliğe veya omuriliğe varmadan geniş bir sinir grubunun oluşturduğu bağlantı yerleri üzerine ilaç verilerek oluşturulan anesteziye bölgesel anestezi denir. Hastanın uyutulup ağrının duyulması beyin düzeyinde engellenirse bu tür anesteziye genel anestezi denir.

Anestezi, nefes yolu veya iğne ile vücuda ilaç verilerek oluşturulmaktadır. Nefes yolu veya iğne

 

 

ile yapılan anestezi, mideye ulaşmadığı gibi, yeme-içme anlamı da taşımamaktadır. Ancak bölgesel ve genel anestezide, acil durumlarda ilaç ve sıvı vermek amacıyla damar yolu açılarak, bu açıklık işlem süresince serum vermek suretiyle sağlanmaktadır. Bu itibarla, lokal anestezi, orucun sıhhatine engel değildir. Bölgesel ve genel anestezide serum verildiği için oruç bozulur.

h)Kulak damlası ve kulağın yıkattırılması

Kulak ile boğaz arasında da bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından, su veya ilaç boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağa damlatılan ilaç veya kulağın yıkattırılması orucu bozmaz.

 

Kulak zarında delik bulunsa bile. kulağa damlatılan ilaç, kulak içerisinde emileceği için. ilaç ya hiç mideye ulaşmayacak ya da çok azı ulaşacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi. bu miktar oruçta affedilmiştir. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu itibarla, orucu bozacak kadar suyun mideye ulaşması halinde oruç bozulur.

i) Fitil kullanmak, lavman yaptırmak

 

Ağrı kesici, ateş düşürücü olarak veya diğer bazı amaçlarla makattan: mantar ve bazı kadın hastalıklarının tedavisinde ferçten fitil kullanılmaktadır. Lavman, tıbbî operasyon öncesi veya kabızlıkta kalın bağırsak da bulunan dışkının, anüsten içeriye, sıvı verilerek dışarı çıkarılmasıdır. Sindirim sistemi, ağızla başlayıp anüsle sona eren. sindirim borusu ile sindirim bezlerinden oluşur. Sindirim borusu ise, ağızla başlar. Ağzın gerisinde yutak bulunur. Sonra yemek borusu, mide. ince bağırsak, kalın bağırsak, rektum ve anüs gelir. Sindirim ince bağırsaklarda tamamlanmaktadır. Kalın bağırsaklarda ise, sadece su. glikoz ve bazı tuzlar emilmektedir. Kadının terci ile sindirim sistemleri arasında ise bir bağlantı bulunmamaktadır.

 

Bu itibarla kadınların tercinden kullanılan fitiller, orucu bozmaz. Makattan kullanılan fitiller ise. her ne kadar sindirim sistemine dahil olmakta ise de, sindirim ince bağırsaklarda tamamlandığı, fitillerde gıda verme özelliği bulunmadığı ve makattan fitil almak yemek ve içmek anlamına gelmediği için, orucu bozmaz.

 

Lavman yaptırmak konusunda ise, iki durum söz konusudur; kalın bağırsaklarda su. glikoz ve bazı tuzlar cmildiği için, gıda içeren sıvının bağırsaklara verilmesi veya orucu bozacak kadar su emilecek şekilde verilen suyun bağırsakta kalması durumunda oruç bozulur. Ancak, suyun bağırsaklara verilmesinden sonra bekletilmeyip bağırsakların hemen temizlenmesi durumunda, verilen su ile birlikte bağırsaklarda bulunan dışkının dışarıya çıkarıldığı ve bu esnada emilen su da. çok az olduğu için oruç bozulmaz.

j) İğne yaptırmak, hastaya serum ve kan vermek

İğnenin orucu bozup bozmayacağı. kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrıyı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de, aynı hükme tabidir.

k) Diyaliz

 

Böbrek yetmezliği hastalarına uygulanan diyaliz, periton diyalizi, hemodiyaliz olmak üzere iki çeşittir.

 

Periton diyalizi, karın boşluğuna verilen özel bir solüsyon aracılığı ile, hastanın kendi karın zarı kullanılarak kanın zararlı maddelerden arındırılması ve sıvı dengesinin sağlanması işlemidir. Hemodiyaliz ise, kanın vücut dışında bir makina yardımı ile temizlenip vücuda geri verilmesi işlemidir. Kan bir iğne aracılığı ile hastanın kolundan alınır. Hemodiyaliz makinası, diyalizör denen bir filtreden kanı sürekli geçirerek zararlı maddeleri ve fazla suyu filtre eder. Filtre edilen temiz kan ikinci bir iğne ile hastanın damarına geri verilir. Bu işlem yapılırken bazen, gıda içerikli sıvı verilmesi gerekmektedir.

 

Buna göre hastaya herhangi bir sıvı maddesi verilmeden gerçekleştirilen hemodiyalizde oruç bozulmaz. Diğer diyaliz çeşitlerinde ise, vücuda gıda içerikli sıvı verildiği için oruç bozulur.

1) Anjiyo yaptırmak

Halk arasında anjiyo olarak bilinen operasyon, teşhise yönelik (anjiyografi) ve tedaviye yönelik

 

 

olarak uygulanmaktadır. Anjiyografi vücut damarlarının görüntülenmesi demektir. Damar içine damarların görünür hale gelmesini sağlayan ve kontrast madde olarak tanımlanan ilaç verilerek, anjiyogram adı verilen filmler elde edilir. Anjiyografi sayesinde organları besleyen damarlar görüntülenerek damar hastalıkları veya bu damarlardan beslenen organlara ait tanı koydurucu bilgiler edinilir. Tedaviye yönelik olarak uygulanan anjiyonun klasik yöntemi anjiyoplastidir. Bu ise, dar veya tam tıkalı damarların balon ya da stent denilen özel araçlarla tekrar açılması için yapılır.

 

Bu bilgiler ışığında gerek anjiyografi. gerekse anjiyoplasti operasyonlarında yemek ve içmek anlamı bulunmadığından, oruç bozulmaz.

m) Biyopsi yaptırmak

 

Tahlil amacıyla vücudun herhangi bir organından parça alınması (biyopsi), orucu bozmaz. n) Kan vermek

 

Kan vermenin orucu bozup bozmayacağı konusunda. Hz. Peygamber'den rivayet edilen "Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulur." (Ebû Davûd, Siyam, 28) hadisinden hareketle bazı İslâm bilginleri kan vermekle orucun bo-zulacağını söylemişlerdir. Din bilginlerinin çoğunluğu ise, Hz. Peygamber'in oruçlu iken hacamat olduğuna dair rivayeti (Buhârî, Savm, 32; Ebû Dâvûd, Siyam, 29) esas alarak kan vermenin orucu bozmayacağını söylemişlerdir.

 

Bu iki hadis ve diğer rivayetler birlikte değerlendirildiğinde. "Hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulur." hadisinin "hacamat yapanın ve yaptıranın orucu bozulma tehlikesiyle karşı karşıyadır." şeklinde anlaşılmalıdır. Zira hacamat yapan kişi emerek kanı aldığı için boğazına kan kaçma ihtimali, hacamat yaptıranın ise zayıf düşeceğinden yeme içme zorunda kalma ihtimali bulunmaktadır. Nitekim Enes b. Malik de. hacamat yaptırmanın oruçluyu zayıf düşüreceğinden dolayı hoş karşılanmadığını söylemiştir (Buhârî. Savm, 32).

 

Bu itibarla, oruçlu iken kan vermek orucu bozmaz. o) Merhem ve ilaçlı bant

 

Deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu yeme içme anlamına da gelmemektedir. Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz.

Oruçluya Mekruh Olan Şeyler 1.Bir şey tatmak.

 

Meselâ, kadının eşi yemeğin tuzunun az veya çok olmasından dolayı kendisini rahatsız ederse, kadın bir şey yutmadan diliyle yemeğin tuzuna bakabilir. Yemek pişiren ücretli de böyledir.

 

2.Gereksiz olarak bir şey çiğnemek. Çocuğu için bir şey çiğnemesi gereken kadın, bu işi yapacak başka bir yol bulamazsa küçük çocuğunu korumak maksadıyla çiğneyebilir.

3.Kendine güveni olmayan kimsenin hanımını öpmesi ve kucaklaması.

4.Tükrüğünü ağzında biriktirip yutmak.

 

5.Kan aldırmak veya ağır bir işte çalışmak gibi kendisini zayıf düşüreceğine kanaat getirdiği bir iş yapmak. (Zayıf düşürmeyeceğine kanaat getirirse mekruh olmaz.)

Oruçluya Mekruh Olmayan Şeyler

 

1.Gül ve misk gibi şeyleri koklamak. 2.Gözüne sürme çekmek.

 

3.Kendisinden emin olmak kaydıyla hanımını öpmek. 4.Misvak kullanmak, dişlerini fırçalamak.

 

5.'Ağzına su alıp çalkalamak. 6.Burnuna su çekmek. 7.Serinlenmek için yıkanmak.

Oruçluya Şunlar Müstehaptır:

1.Sahura kalkıp yemek.

 

2.Sahur yemeğini biraz geç yemek. Yemeği şüpheli bir vakte kadar geciktirmek ise mekruhtur. 3.Güneş battığı iyice anlaşıldıktan sonra iftarda acele etmek. İftarı namazdan önce yapmak da

müstehaptır. İftarda şu duayı okumak sünnettir:

 

"Allâhümme leke sıımtü ve bike âmentii ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savmeVğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirlî mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

 

Anlamı: "Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım ve Ramazan ayının yarınki orucuna da niyet ettim. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla!"

Oruçla İlgili Çeşitli Hükümler

 

Unutarak yiyip içen veya oruçlu iken kusan bir kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içse. kaza lâzım gelir. Fakat kusmakla orucunun bozulmadığını bildiği halde yer ve içerse kendisine hem kaza hem de keffaret gerekir.

 

Gündüz ihtilam olanın durumu da böyledir. Ramazanda gündüzleyin uyurken cünüp olan kimse, orucunun bozulduğunu zannederek yiyip içse. bundan dolayı orucun kaza edilmesi lâzımdır. İhtilâm olmanın orucu bozmadığını bildiği halde kasten yerse, kendisine kaza ve keffaret gerekir.

 

Bir kadın Ramazanda (henüz ay hali olmadan) ayhali günümdür diyerek orucunu bozsa ve o gün ayhali olmasa: eğer o günün orucuna niyet etmemiş ise kendisine kaza lâzım gelir, eğer niyet edip oruca başladıktan sonra bozmuşsa kaza ve keffaret gerekir.

 

Dişler arasından çıkıp tükrüğe karışan kan. tükrükten fazla veya tükrüğe eşit olup yutulursa orucu bozar. Tükrükten az ise bozmaz.

 

Dişlerini fırçalayan kimse, orucunun bozulduğunu zannederek bile bile yiyip içse kendisine keffaret gerekir.

 

Abdest esnasında ağzına su alırken elinde olmayarak boğazına su kaçsa, eğer oruçlu olduğu hatırında ise orucu bozulur ve kazası gerekir. Eğer o esnada oruçlu olduğu hatırında değilse orucu bozulmaz.

 

Mukim olan (misafir olmayan) bir kimse, geceleyin niyet edip oruca başladıktan sonra gündüz sefer mesafesi yolculuğa çıksa bile o günün orucunu tutması gerekir. Yola çıktıktan sonra orucunu bozduğu takdirde kaza lâzım gelir. Yola çıkıp oturduğu yerleşim yerinin sınırlarını geçmeden orucunu bozarsa, kendisine keffaret gerekir.

 

Misafir olan bir kimse, niyet edip oruca başladıktan sonra gündüz daha yolculuğu bitmeden veya yolculuğu sona erip memleketine döndükten sonra orucunu bozsa kendine kaza lâzım gelir.

 

Ramazan ayından oruç borcu olan bir kimse, bunları kaza etmeden öbür Ramazan gelse evvelâ Ramazan orucunu tutar, sonra önceki Ramazandan kalan borçlarını tutar.

 

Ramazan orucunu kaza ederken, bu oruçları isterse peşpeşe. isterse aralıklı olarak tutar. Borçlarını bir an önce ödemesi bakımından peşpeşe tutması daha iyidir.

 

Bir kadın, oruçlu olduğu günde ayhali veya lohusa olsa, o günün orucunu kaza etmesi gerekir. Bir kimse hasta olduğu için Ramazanda orucunu bozsa ve iyileşmeden ölse, kendisine bir şey gerekmez.

Abdestten sonra ağızda kalan yaşlık, orucu bozmaz.

Konuşurken tükürükle ıslanan dudaklanndaki tükrüğü yutmakla oruç bozulmaz.

Ramazanda bayılan bir kimse, baygınlığı bir kaç gün devam ettiği takdirde, bayıldığı günü kaza etmez, çünkü niyet ederek o günün orucuna başlamıştır. Ondan sonraki günleri kaza eder.

 

Nafile olarak tutulan orucu özürsüz olarak bozmak mekruhtur. Herhangi bir sebeple bozulan nafile orucun kaza edilmesi gerekir.

Başlanan keffaret orucu bitmeden Ramazan ayı girerse, keffaretin yeniden tutulması gerekir.

İtikâf

İtikâf. niyet ederek bir camide durmak demektir. Ramazanın son on gününde itikâf, kifâye olarak sünnet-i müekkede'dir. Cemaatten biri itikâfa girince bu görev diğerlerinden düşmüş olur.

İtikâf m şartlan; niyet etmek, oruçlu olmak, itikâfı beş vakit cemaatle namaz kılınan camide

 

yapmak ve kadının ayhali ve lohusa halinde olmamasıdır. Kadın, camide değil, evinde namaz kıldığı odada itikâf yapar.

İtikâfın Adabı

1.Camilerin en çok cemaati olanında ve Ramazanın son on gününde itikâfa girmek.

 

2.İtikâf esnasında boş şeyler konuşmamak, Kur'an, hadis-i şerif. Peygamberlerin hayatına ait kitaplar okumak.

3.Temiz elbise giymek, güzel koku sürünmek.

 

İtikâfa giren kimse camide yer. içer, uyur ve lâzım olan şeyleri camide alır. Bunlar için dışarı çıkarsa itikâfı bozulur.

 

Tuvalete gitmek, abdest almak ve gerekli ise gusûl yapmak gibi tabiî ihtiyaçları için camiden dışarı çıkar. Cuma namazı aynı yerde değil de başka yerde kılmıyorsa, cuma için bulunduğu yerden çıkıp oraya gidebilir. Cenaze namazı için dışarı çıkamaz.

 

Kendisine ve malına bir zarar geleceği korkusu ile ve zorla camiden çıkarılması durumunda başka bir camiye geçmek üzere camiden çıkabilir.

 

Bu zorunlu haller dışında camiden çıkarsa itikâfı bozulur. İtikâfda olan kimsenin eşi ile cinsel ilişkide bulunması itikâfı bozduğu gibi dokunmak ve öpmekle bir boşalma olursa yine bozulur. İhtilâm olmak (uyku halinde cünüplük meydana gelmesi) itikâfı bozmaz.

 

İhlas ile itikâf yapan mü'min, bir süre dünya işlerinden ayrılarak Allah'a yönelir. Düşmanı olan şeytanın şerrinden en sağlam kaleye sığınmış, Allah'ın evi olan camide onun sonsuz rahmetine iltica etmiş olur. Bu durumda olan bir mü'min, Allah'ın evinde onun misafiridir. Ev sahibine lâyık olan da misafirine ikramda bulunmaktır. Peygamber Efendimiz, vefat edinceye kadar Ramazanın son on günü itikâfa devam etmişlerdir.

bottom of page