top of page

MUKADDESAT VE DİNİ DEĞERLERİMİZ

 

Mukaddesat. Mukaddes Kelimesinin çoğuludur. Mukaddes, kutlu, kutsal ve temiz demektir. Dinî yönden, temiz ve manevî üstünlüğü olan şeylere "Mukaddesat" denir.

 

Manevî yönden üstünlüğü ve saygınlığı olan şeylerle bunlara gösterilecek saygının nasıl olacağı kısaca maddeler halinde gösterilmiştir.

 

1. Allah Teâlâ:

 

Bizi. kâinatı ve kâinatta olan her şeyi yaratan, yaşatan, sayısız nimet ve yeteneklerle donatan yüce varlığın adıdır.

 

Her hayırlı ve yararlı işe başlanırken O'nun adı anılarak başlanmalıdır. Yani "Bismillâhi'r-Rahmani'r-Rahim" denmelidir. Allah'ın adı anılarak başlanılmayan herhangi hayırlı ve önemli bir işten bereketli bir sonuç alınamaz. Nitekim Peygamberimiz:

 

"Herhangi önemli bir işe Bismillah ile başlanmazsa o iş sonuçsuz kalır" buyurmuştur. (Feyzu'l-Kadir c. 5. s. 13)

 

Kur'an okumanın dışında herhangi bir işe başlanırken besmele yeterlidir. Ancak Kur'an-ı Kerim okunurken besmele'den önce "Eûzübillâhi mine"ş-şeytani'r-racim" denmelidir. Eti yenen herhangi bir hayvan, kesilirken de Allah'ın adı anılarak kesilir.

 

Allah'ın adı anıldığı zaman, ululuğunu ifade eden "Celle Celâlühu" denir. Bütün bunlar. Allah'a has birer saveı ifadesidir.

 

2. Kitaplar:

 

Bilindiği üzere Allah'a inanmak ve O'na saygının en büyüğünü göstermek farz olduğu gibi. 0"nun Peygamberleri aracılığı ile gönderdiği kitaplara inanmak ve saygı Göstermek de farzdır. Kur'an-ı Kerim. Cenab-ı Hakk'ın gönderdiği Kitapların sonuncusudur. Peygamberimize vahyedildiği gibi. hiç bir değişikliğe uğramadan elimizdedir. Çünkü Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim için:

 

"Kur'an-ı biz indirdik; elbette onu biz koruyacağız." (Hicr:9). buyurmuştur. Kur'an, insan sözü değil. Allah'ın sözüdür.

 

Bunun için Kur'an-ı Kerim abdestli olarak tutulur. Abdesti olmayan kimse Kur'an-ı Kerim'i okuyabilirse de. ona el süremez.

 

0"nu okumaya başlamadan önce eûzu besmele çekilir, yani "Eûzu billahi mine'ş-şeytani'r-racîm. Bismillâhi'r-Rahmani'r-Rahîm*' denir, sonra okunur. Kur"an-ı Kerim, temiz yerlerde ve 0"nu dinleyebilecek durumda bulunan kimselerin yanında okunur. Pis yerlerde, edep yerleri açık veya başka bir işle meşgul olan kimselerin yanında açıktan okunmaz.

 

Çarşıda, pazarda, parkta ve dinlenme yerlerinde bulunan ve dinlemeye müsait durumda olmayan kimselerin işitecekleri şekilde Kur'an-ı Kerim'i sesli okumak uygun değildir. Çünkü bunda, Kur'an-ı duyanları manevî sorumluluk altına sokmak vardır. Buna sebebiyet verilmesi ise doğru değildir.

 

Üzerinde Kur'an-ı Kerîm bulunduğu halde tuvalete girilmeyeceği gibi, parmağmdaki yüzükte veya boynuna takılı kolyede Kur'an'dan yazılı bir âyet varsa bunlarla da tuvalete girilmez.

 

Okunamayacak hale gelen Kur'an-ı Kerim' i temiz bir beze sararak çiğnenmiyecek temiz bir yere gömmek lâzımdır. Kur'an-ı Kerimi öpmek caizdir. Buna "'diyanet öpmesi" denir.

 

 

 

3. Peygamberler: Bilindiği gibi. Peygamberler. Allah'ın en seçkin kullarıdır. Cenab-ı Hak onları, emir ve yasaklarını insanlara duyurmak üzere görevlendirdiği mübarek zatlardır. Bütün Peygamberlere, ayırım yapmadan inanmak ve saygı göstermek gereklidir.

 

Peygamberlerden birinin adı anıldığında. Selâm ile anılır. Meselâ, İbrahim aleyhi's-selâm. İsa aleyhi's-selâm gibi.

 

Peygamberimizin adı anıldığı zaman, ona Salâtü Selâm getirilir. 'Muhammed Sallallâhü aleyhi ve sellem" veya "aleyhi's-salâtü ve's-selâm" denir.

 

Peygamberimizden başkası salâtü selâm ile anılmaz. "Ömer aleyhi's-salâtü vesselam" veya "Ömer aleyhi's-selâm" denmez. Ancak Peygamberimizle birlikte anıldıkları zaman "Allah Teâlâ Muhammed'c ve O'nun âl ve ashabına Salât ve Selâm buyursun" anlamına gelen "Sallallahu aleyhi ve alâ alihi ve ıbihi" denir.

 

Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de Peygamberimize. Salâtü selâm getirmemizi emretmekte ve şöyle buyurmaktadır:

 

"Allah ve melekleri Peygambere çok Salât ederler. Ey mü'minler! Siz de O'na Salât ve tam bir teslimiyetle selâm edin." (Ahzab:56))

 

Allah'ın Salât etmesi, rahmet etmesi demektir. Meleklerin Salat'ı , Peygamberin şanını yüceltmek ve mü'minlere Allah'tan af dilemektir. Mü'minlerin Salât etmesi ise, dua etmeleri demektir.

 

Peygamberimize Salâtü selâm getiren kimseye Cenab-ı Hak rahmet eder. Peygamberimiz buyuruyor:

 

"Her kim bana Salavat getirirse, Allah Teâlâ o kimseye on rahmet eder."(Müslim,Salat,17)) Yine Peygamberimiz:

 

"Günlerinizin en faziletlisi Cuma günüdür. O günde bana çokça Salât-ü selâm getirin. Çünkü sizin Salât ve selâmlarınız (melekler aracılığıyla) bana sunulur." buyurdu. Ashap:

 

-Ey Allah'ın Rasûlü, getirdiğimiz Salât-ü selâmlar, size nasıl arzolunur, halbuki siz çürümüş bulunacaksınız, dediler. Peygamberimiz:

 

-Allah Teâlâ Peygamberlerin cesedlerini yeryüzüne haram kılmıştır." (yani onların cesedleri çürümez.) buyurdu (Nesei,3/91).

 

Abdurrahman İbn Ebî Leylâ (ra.) şöyle demiştir: "Bana bir kere Ka'b b. Ucre karşı geldi ve dediki:

 

-Ey İbn Ebî Leylâ! Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem'den işittiğim bir salâtü selâmı sana hediye edeyim mi? Ben de:

-Evet, onu bana hediye et. dedim. Ka'b:

-Biz bir kere Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve selleırfe:

 

-Ya Rasûlallah. Ehl-i beytine has olarak sana nasıl Salât edelim? Çünkü Allah bize yalnız size nasıl selâm edeceğimizi öğretti, dedik. Rasûlullah bize:

 

-Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammedin Kema Salleyte alâ İbrahime ve alâ âl-i İbrahime inneke hamidün mecîd. Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammedin kema bârekte alâ İbrahime ve alâ âl-i İbrahime İnneke hamidün mecîd" deyin" (64) buyurdu.

 

Salâtü Selâm Allah rızası için getirilir. Dünya ile ilgili bir çıkar için getirilmez. Bir satıcı malını müşteriye gösterirken "Suphanallah" der veya Peygamberimize Salâtü selâm getirir ve bununla da malını beğendirmek isterse, bu mekruh olur. Çünkü bu teşbih ve Salâtü selâm. Allah rızası için değil, mala revaç sağlamak için söylenmiş olmaktadır.

 

Peygamberimize Salât ve Selâm getirmek Kıyamet gününde ona yakın olmaya ve şefaatine ermeye vesile olur.

 

4.Ashab-ı Kiram:

Ashap. Peygamberimizi ona inanarak görme mutluluğuna eren kimselere denir.

 

Bunlar, ilk müslümanlardır. Peygamberimizin sohbetiyle şereflenmiş ve doğrudan doğruya Peygamberimizden feyiz alma bahtiyarlığına ermiş kimselerdir. Peygamberimizle birlikte İslâmiyeti yayma uğrunda büyük fedakârlıklara katlanmış, mallarını ve canlırını bu uğurda feda etmiş seçkin kişilerdir. Müslümanlar nazarında bunların büyük bir saygınlığı vardır. Zaten onlardan sonra gelen hiç kimse bunların Allah katındaki derecelerine erişemez.

Peygamberimiz ashabı ile ilgili olarak şöyle buyuruyor:

 

"Sakın sakın ashabım aleyhinde bulunmayınız. Onları hedef seçmeyizin. Onları seven, bana olan sevgisi sebebiyle sever. Onlara buğz (kin ve nefret) eden, bana olan kini ve nefreti sebebiyle buğz eder. Onlara eziyet eden bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de Allah'a eziyet etmiş sayılır. Allah'a eziyet eden ise çok sürmez, Allah onun cezasını verir" (Tirmizi,Menakıp,59).

 

"Sakın ashabıma sebbetmeyiniz (kötü söylemeyiniz. Çünkü onların fazileti yüksektir.) Sizden birinin Uhud dağı kadar altın sadaka verdiği farzedilirse, bu (sadakanın sevabı) Ashab'tan birisinin iki avuç sadakasına erişemez. (Hatta) bunun yarısına da ulaşamaz" (Buhari,Fedail;Müslim,Fedail, 54)

 

Ashab-ı Kiram anıldığı zaman saygı ile anılır ve "Allah ondan razı olsun" anlamında ''Radiyallâhü anh", anılan kadın olursa "Radiyallâhü anha" denir. Anılan iki kişi olursa "Radiyallâhü anhuma", ikiden fazla kişi olursa. "Radiyallâhü anhüm" denir. Bu ashaba mahsus bir saygı ifadesidir.

 

5. Alimler:

 

Kur'an-ı Kerin'in ilk emri "oku'dur. Okumak, bilgi sahibi olmak insan için bir üstünlüktür. Çünkü Cenab-ı Hak. bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığını bildirmiştir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:

"Deki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer:9).

"Allah, içinizden îman edenlerle, kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir" (Mücadele: 11).

 

"Allah'tan kulları içinde ancak bilgi sahibi olanlar korkar" (Fâtır:28). Peygamberimiz de:

 

"Allah Teâlâ kimin hayrını dilerse, onu dinde âlim ve fakih yapar" (Buhari,İlm,10;Müslim,Zekat, 33;Tirmizi,İlm,1) buyurmuştur.

Bilgi yolu cennet yoludur. Peygamberimiz:

 

"Bilgi öğrenmek için yola çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır" (Tirmizi,İlm,2) buyurmuştur.

Bilgi insan için büyük bir değerdir. Bilgisiz ibadet bile yapılmaz.

 

Bilgi, insanın kafasını ve çevresini aydınlatan bir ışıktır. Bu ışıktan mahrum olan kimsenin doğru yolu bulması zordur.

İlmin ve âlimin üstünlüğünü ifade eden şu hadîs-i şerife dikkat edilmelidir.

Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh şöyle diyor: Peygamberimizden şöyle buyurduğunu işittim:

 

"Her kim bilgi öğrenmek için yola çıkarsa, Allah Teâlâ ona Cennet yolunu kolaylaştırır. Şüphesiz melekler de ilme talip olanlara, hoşlandıklarından dolayı, kanat gererler. Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hatta sudaki balıklara varıncaya kadar, hepsi ilim sahipleri için Allah'tan af dilerler. Bir ilim sahibinin, bir ibadet eden üzerine üstünlüğü, Ay'ın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Alimler, Peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne bir altını ve ne de bir gümüş miras bırakmamışlardır. Ancak ilmi miras bırakmışlardır, işte o mirasa konan, sonsuz bir haz ve nasib almış

demektir" (Tirmizi,İlm,19;Ebu Davud,İlm,1)

Bu sebeple bilgi sahiplerine saygı göstermek. İslâmî terbiyenin gereğidir. İslâm dünyasında âlimler daima saygı görmüşler ve anıldıklarında. Allah onlara rahmet etsin anlamında. "Rahmetullahi aleyh" veya "rahimehullah"' demek, onlara has bir saygı ifadesi olmuştur.

 

Peygamberimizin bütün arkadaşlarını, din âlimlerini hayırla, saygıyla anmak, hepsine karşı sevgi duymak, hiçbiri hakkında kötü söylememek, saygısızlık yapmamak, dinimizin öğrettiği edeptir, terbiyedir. Bunların kendi aralıranda meydana gelen çekişme ve tartışmaları ileri sürerek haklarında saygı ve edebe aykırı sözler söylemek doğru değildir. Olgun bir mü"mine yakışmaz.

 

6. Mabetler:

 

Cami ve mescitler. Allah'a ibadet edilen kutsal mekânlardır. Bunların başında Kabe'yi çevreleyen "Mescid-i Haram" ile içinde Peygamberimizin kabrinin bulunduğu "Mescid-i Nebî" ve Kudüs'teki "Mescid-i Aksa" gelir. Cami ve mescitler, hürmet edilmesi gereken yerlerdir. Buralara saygıyla girilir. İçlerinde cami âdabına yakışmayan davranışlardan sakınılır. Camilerde uyumak ve yemek mekruhtur. Ayrıca camilerde toplanıp dünya işleriyle ilgili konuşmak da mekruhtur. Çünkü camiler bu iş için yapılmamıştır

bottom of page