
Cennete Yolculuk Dini Bilgiler Sohbet Ve Makale Platformu
MÜBAREK GÜNLER VE GECELER
1. Cuma Günü
Cuma günü mübarek bir gündür. Bugün müslümanlar için bir bayram günü sayılır. Haftalık ibadetimiz olan Cuma namazı bu güne tahsis edilmiştir.
Peygamberimiz: "Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün Cumadır; Adem o gün yaratılmış, o gün cennet'e konulmuş ve o gün cennetten çıkarılmıştır; Kıyamet de Cuma günü kopacaktır." ( Müslim. Cuma. 18; Tirmizî. Cuma. 353) buyurmuştur.
Cuma gününde bir an (icabet saati) vardır ki o anda yapılan duaların kabul olacağı Peygamberimiz tarafından müjdelenmiştir.( Tirmizî. Cuma. 354; Ebû Davûd. Cuma. Hadis No:
1046)
Cuma günü duaların kabul edildiği bu an. insanların. Allah'ın hoşlanmadığı şeylerden sakınmaları ve razı olduğu işlerle meşgul olmaları için. gizli tutulmuştur.
Ayrıca Cenab-ı Hak, cennette mü'min kullarına Cuma günü tecelli ederek büyük lutuflarda bulunacaktır. (İbn-i Kayyım. Zadu'l-Mead, 1/138)
Cuma Namazı
Farz olan bu namaz büyük önem taşır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
اورذو هللا ركذ ىلا اوعساف ةعمجلا موي نم ةالصلل يدون اذا اونما نيذلا اهيا اي نوملعت متنك نا مكل ريخ مكلذ عيبلا
"Ey mü'minler, Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. "(Cuma:9)
Cuma günü banyo yapıp, temizlendikten sonra, camiye gidip hutbeyi dinleyen ve namazı kılan kimsenin, o gün ile daha önceki Cuma arasında işlemiş olduğu günahların affedileceği Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir.( Buharî. Cuma. 6: Müslim. Cuma. 26)
Peygamberimiz Cuma namazına gitmeyenlerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "Mazeretsiz üc Cumayı terkeden kimsenin kalbini Allah Teâlâ mühürler."( Ebû Davûd. Salat.
Hadis No: 1052)
Cuma günü Cuma namazından önce şu hususların yapılması sünnettir: a.Boy abdesti almak.
b.Bıyıklan kısaltmak, tırnak kesmek ve benzeri bedenî temizlikleri yapmak. c.Misvak veya fırça ile dişleri temizlemek, ç. Güzel ve temiz elbise giymek. d.Güzel koku sürünmek.
e.Camiye erken gitmek.
f.Çokça dua etmek ve Peygamberimize salât-ü selâm getirmek.
Cuma Günü Yapılması Mekruh Olan Şeyler
İmamın hutbeyi okumaya başlamasından itibaren namaz kılınıncaya kadar alış-veriş ve benzeri dünya işiyle meşgul olmak ve Cuma günü namaz vakti girdikten sonra namazı kılmadan yolculuğa çıkmak.
Vakit girmeden önce çıkmakta bir sakınca yoktur.
2. Üçaylar
Üçaylar, kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Müslümanların manevî hayatında bu ayların seçkin bir yeri vardır. Çünkü bu aylar mübarek gecelerle doludur. Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaib gecesi, 27 nci gecesi de Miraç gecesidir. Şaban ayının onbeşinci gecesi Berat gecesi, Ramazan'ın 27 nci gecesi de mübarek Kadir gecesidir.
Ramazandan sonra en sevap oruç. Recep ve Şaban aylarında tutulan oruçtur. Şaban ayı Peygamberimizin Ramazan"dan sonra en çok oruç tuttuğu bir aydır. Hz. Aişe (r.a.):
"Ben Resûlüllah'ın Ramazandan başka hiç bir ayı tamamen oruçla geçirdiğini görmedim. Şaban ayı kadar hiç bir ayda oruç tuttuğunu da görmedim."( Buharî. savm. 52: Müslim. Sıvam. 34) demiştir.
Şaban ayında Peygamberimizin çok oruç tutmasının sebebini soran Üsame (r.a.)'ye Peygamberimiz:
"Şaban, Recep ile Ramazan arasında insanların kendisinden gafil oldukları bir aydır. Halbuki o, içerisinde amellerin Allah'a sunulduğu bir aydır. Ben de oruçlu olduğum halde amelimin Allah'a arzolunmasını isterim." (İşte bu yüzden bu ayda çok oruç tutuyorum.) buyurmuştur. (Neylül evtarC. 4. S. 276
Kuran-ı Kerim'in indiği ve oruç ibadetinin tahsis edildiği bir ay olan Ramazan ayının da bu aylar arasında olması, üçayları diğer aylardan farklı kılmıştır.
Bu aylarda Müslüman; kendisine çeki düzen vermeli, geçmişinin bir muha-sebesini yaparak geleceğe daha gayretli olarak yönelmelidir.
Kötülükleri ve kötü alışkanlıkları azaltarak iyilkilleri çoğaltmak, imkânları ölçüsünde yoksulları görüp gözetmelidir.
Böyle yaptığı takdirde bu kutlu ayları değerlendirmiş ve bu ayların manevi feyzinden yararlanmış olur.
3. Regaib Gecesi
Regaib Gecesi Recep ayının ilk Cuma gecesidir.
Regaib. "regibe" nin çoğuludur. Regibe de çok bağış ve iyilik demektir.
Buna göre regaib gecesi demek, mü'minlere Allah'ın rahmeti, lütuf ve ihsanı bol bol verildiği gece demektir. Yoksa genel anlayışa göre Peygamberimizin ana rahmine intikal ettiği gece demek değildir. Çünkü bu konuda sahih bir hadis olmadığı gibi. güvenilir bir rivayet de yoktur.
Ancak, yapılan dua ve ibadetlerin kabul edildiği ve Cenab-ı hakk'ın rahmet ve lutfunun bol bol ihsan edildiği bir gece olarak kutlanagelmiştir.
Bu geceye mahsus "Regâib Namazı" adiyle bilinen ve kılınan namazın da bir dayanağı yoktur. Çünkü ne Peygamberimiz böyle bir namaz kılmış, ne de ashap ve tabiin bu ad ile bir namaz kılmışlardır. Bu konudaki hadisler sahih değildir.
Bu gece yapılacak ibadet de diğer mübarek gecelerde olduğu gibi bol kaza ve nafile namazı kılmak. Kur'an okumak. Allah'tan af ve mağfiret dilemektir.
4. İsrâ ve Miraç Gecesi
İsrâ. gece yürüyüşüne denir. Mirâc da merdiven, asansör demektir.
İsrâ ve Mirâc'ın asıl manası, Peygamberimizin bir gece seyahati ve yüce makamlara yükselmesidir.
Yüce yaratıcıya yakınlığın en üstün derecesi olan miraç, beşer anlayışı çizgisinin ötesinde bir olaydır. Bunu tabiat kanunlarıyle açıklamak mümkün değildir.
Bu olay, Peygamberimizin Medine'ye hicret etmesinden bir yıl önce Mekke'de meydana gelmiştir.
Özet olarak Miraç, şöyle ceryan etmiştir:
Peygamberimiz Recep ayının 27 nci gecesinde Kabe'de uyuduğu sırada, kendisine Cebrail aleyhi's-Selâm adındaki melek gelmiş ve kendisinin Allah'ın yüce katına davet edildiğini bildirmişti. Bunun üzerine Peygamberimiz Cebrail aleyhi's-selâm'ın rehberliğinde manevî bir binit olan Burak ile Mekke'deki Me-scid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya gelmiştir. Mirac'ın bu bölümü isrâ Sûresinin ilk âyetinde şöyle ifade edilmektedir:
يذلا ىصقإلا دجسملا ىلا مارحلا دجسملا نم اليل هدبعب ىرسا يذلا ناحبس ريصبلا عيمسلا وه هنا انتايا نم هيرنل هلوح انكراب
"Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid-i Haramdan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. O, gerçekten işitendir, görendir."(İsra:1)
Kudüs'te kısa bir süre kalmış, Mescid-i Aksa'da iki rek'at namaz kılmıştı. Bundan sonra başka bir binit ile miraç (manevi asansör) ile göklere çıkmıştır. Daha sonra da hiç bir insan ve hiç bir meleğin erişemiyeceği yüce makamlara yükselmiştir. Arada hiç bir aracı olmadan doğrudan doğruya Allah'tan vahiy almıştır.
Mirac'ın sırlar dolu bu bölümüne Necm Sûresinde işaret buyurulmuştur. Allah Teâlâ. bu büyük olaydan bahseden ve aynı adı taşıyan İsra Sûresinde.
Peygamberine vahyetiği ahlâk ve fazilet düstûrlarını bildirmiştir ki. özetle şunlardır: "— Allah'a ortak koşmayınız.
—Anne ve babanıza itaat ve hürmet ediniz. —Hak sahiplerine haklarını veriniz. —israf etmeyiniz.
—Aşırılıklardan sakınınız. —Çocuklarınızı öldürmeyiniz. —Zinaya yaklaşmayınız.
—Haksız olarak kimseyi öldürmeyiniz. —Yetimlere iyi muamele ediniz.
—Ölçü ve tartıda doğruluktan sapmayınız.
—Bilmediğiniz bir şeyin ardına düşüp körü körüne takip etmeyiniz. —Yer yüzünde kibir ve gurur taslayarak yürümeyiniz."
Sonra Peygamberimiz aynı gece geri dönmüş, beraberinde bir takım manevi hediyeler de getirmişti. Bunlar; günde beş vakit namaz. Allah'ın, kendisine ortak koşma dışındaki günahları dilediği kimselerden affedeceği ve Bakara Sûresinin sonundaki üç ayettir
Peygamberimiz, sabah olunca olayı haber vermiş, ashap kendisine inanmıştı. Çünkü hiç bir zaman kendisinden gerçek olmayan bir şey duymamışlardı. Onun doğruluğuna düşmanları bile inanmıştı.
Ancak, Mekke müşrikleri olayı duyar duymaz şaşırmışlar, '"Bir gecede hiç bu kadar yerler gezilebilir mi?" demişlerdi. Onlar Miraç'taki üstün gerçekleri kavrayacak seviyede değillerdi. Allah'ın kudreti ile beşer gücünü birbirine karıştırıyorlar, her şeyi madde açısından ele alıyorlardı. Bunun içindir ki, Allah'ın sonsuz kudretine inananlar, olay karşısında hiç tereddüt etmemiş, onu hemen tasdik etmişlerdi.
İşte Mirâc gecesi böylesine kutlu bir gecedir.
Bu gecenin en önemli olayı hiç şüphe yok ki, mü'minin miracı sayılan beş vakit namazın farz kılınmış olmasıdır.
Bu gecede yapılacak ibadetlerin başında namaz kılmak gelir. Namaz borcu olanlar kılabildikleri kadar kaza namazı kılmalıdır. Namaz borcu olmayanlar ise nafile namaz kılmalı, Kur'an okumalı, tevbe. istiğfar ve dua ile geceyi ihya etmelidirler.
Bu gecede ayrıca yoksullara ve kimsesiz çocuklara da yardım ederek sevindirilmeli. duaları alınmalıdır.
5. Berat Gecesi
Kameri aylardan Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan gece Berat gecesidir.
Berat sözü "Berâet" kelimesinin kısaltılmış şeklidir. Borçtan, suç ve cezadan, hastalıktan kurtulmak demektir. Buna göre "Berat Gecesi" günahlardan kurtuluş gecesi demektir.
Müslümanlar tarafından bu gecenin derin bir saygı ve heyecan ile kutlanmasının sebebi budur. Bu geceye mağfiret gecesi de denmiştir. Çünkü bu gecede pek çok kimseyi Cenab-ı Hakk'ın
affedeceği Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. Peygamberimiz bu geceyi ibadetle geçirmiştir.
Beyhakî nin Alâ b. el-Haris kanalıyle rivayet etmiş olduğu bir Hadis-i Şerifte Hz. Aişe (r.a.) şöyle demiştir:
Peygamberimiz bir gece kalktı namaz kıldı. Secdeyi öyle uzattı ki secdede öldü sandım. Bunu görünce kalktım. Elimle ayağına dokununca kımıldadı (Sevindim) ve yerime döndüm. Secdede şöyle niyaz ettiğini duydum:
—Allah'ım, azabından affına, gadabından rızana sığınıyor, senden yine sana iltica ediyorum. Şanın yücedir. Sana yaptığım senayı senin kendine yaptığın senaya denk bulmuyorum. Sana gereği gibi hamdetmekten acizim.
Başını secdeden kaldırıp namazı bitirince:
—Aişe, Allah 'ın Resulü sana haksızlık edecek mi sandın? buyurdu. Ben:
—Hayır. Vallahi, ya Resûlallah. böyle sanmadım. Ancak secdede uzun süre kaldığın için öldün sandım, dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz:
—Bu gece hangi gecedir, biliyormusun? buyurdu. Ben: —Allah ve Resulü daha iyi bilir, dedim. Peygamberimiz:
—Bu gece Şabanın onbeşinci gecesidir. Allah Teâlâ Şabanın onbeşinci gecesinde kullarına rahmetiyle tecelli buyurarak af dileyenleri bağışlar, merhamet isteyenlere rahmet eder, içini kin bürümüş olanları ise kendi hallerine bırakır. (Et-Tergib ve't-Terhib,C.2,S.119.1968 Beyrut) buyurdu.
Berat gecesinin bir öelliği de,kıblenin değişmesi gibi önemli dini bir olayın bu gecede meydana gelmiş olmasıdır.
Bilindiği gibi İslâmın ilk yıllarında Kabe putlarla dolu olduğu için Peygamberimiz, namazları Beytü'l-makdis'e yönelerek kılıyordu. Bununla beraber kıblenin değişmesini de istiyordu. Bu durum, Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra da on altı ay ve bir kaç gün daha devam etmişti. Hicretin ikinci senesi Şaban ayının onbeşinci günü Peygamberimiz ziyaret için gittiği Beni Seleme yurdundaki mescidde öğle namazının ikinci rek'atını kılarken kıblenin değiştiği hakkında âyet nazil oldu. Ayette şöyle buyuruluyor:
رطش كهجو لوف اهاضرت ةلبق كنيلونلف ءامسلا يف كهجو بلقت ىرن دق مارحلا دجسملا
"(Ey Muhammed,) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu görüyoruz, işte şimdi seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çeviriniz."
(Bakara:144)
Böylece kıble değiştirilmiş oldu. Peygamberimiz derhal namaz içinde Kâbe-i Muazzama tarafına döndü. Cemaat da safları ile Kâbeye yöneldiler.
İşte birliğin sembolü olan bu tarihi olay. Berat gecesini değerlendiren başlıca sebebtir. Peygamberimiz, bu nimeti veren Cenab-ı Hakk'a şükran borcunu yerine getirmek üzere bu geceyi ihya ediyor, ölüler ve diriler için dua ve istiğfarda bulunuyordu.
Berat gecesine mahsus bir namaz ve ibadet yoktur.
Bu gece, Kuran okuyarak, dua ve istiğfar yaparak kaza ve nafile namazı kılarak ve yoksullara yardım ederek ihya edilir.
Namaz borcu olanların bu gecede en az bir günlük kaza namazı kılmaları tavsiye edilir.
6. Ramazan Ayı
Ramaza ayı faziletlerle dolu bir aydır.
İnsanlığın kararan ufkunu aydınlatan Kur'an-ı Kerim bu ayda inmeye başlamıştır. îslâmın beş esasından biri olan oruç da bu aya tahsis edilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
دهش نمف ناقرفلاو ىدهلا نم تانيبو سانلل ىده نارقلا هيف لزنا يذلا ناضمر رهش مكب هللا ديري رخا مايا نم ةدعف رفس ىلع وا اضيرم ناك نمو همصيلف رهشلا مكنم نوركشت مكلعلو مكاده ام ىلع هللا اوربكتلو ةدعلا اولمكتلو رسعلا مكب ديري إلو رسيلا
"Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur'an indirilen aydır. Sizden bu aya yetişen, onda oruç tutsun. Kim hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. O, sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiği için, Allah'a ta'zim etmenizi ister. Umulur ki, şükredersiniz."( Bakara:185)
Ramazan ayı ibadetler ayıdır. Bu ayda diğer aylardan farklı ve fazla olarak yaptığımız ibadetler vardır. Bunları şöylece özetleyebiliriz:
a. Oruç
Oruç, dinimizin beş temel ibadetinden biri olup Ramazan ayında tutulur. b. Teravih Namazı
Bu namaz. Ramazan gecelerini nurlandıran ve camilerimizin cemaatle dolup taşmasını saelavan bir namazdır.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Her kim Ramazan-ı Şerifin gecelerinde ibadetin sevabına inanarak ve mükafatını umarak Allah rızası için Teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır " (Buharı. Teravih. 1: Müslim.
Salatü'l -Müsafirin. 25)
c. Mukabele Okunması ve Kur'an-ı Kerim'in hatmedilmesi
Mukabele, her hansi bir kitabı birisinin okuması ve diğerlerinin dinlemesi demektir. Peygamberimiz ile Cebrail aleyhi's-Selâm Ramazan gecelerinde nöbetleşe Kur'an-ı Kerim"i okur
ve dinlerlerdi.
Ashabın hafız ve alim olanlarından Ubeyy b. Ka'b, Abdullah İbn Mes'ud ve muaz -Allah hepsinden razı olsun- Ramazan'da Kur'an-ı Kerim'i hatmederlerdi. Hafız olmayanlar ise, ezberlemiş oldukları sûreleri okurlardı. Hanefi mezhebinin İmamı Ebû Hanife'nin -Allah kendisine rahmet etsin- Ramazan ayında altmış bir kere Kur"an-ı Kerim'i baştan sona okuduğu rivayet edilmektedir.
Ramazan'da camilerde mukabele okunması Peygamberimiz ve ashabı ile lâm büyüklerinin hayatlarından alınmış güzel adetlerdir.
7. Kadir Gecesi
Gecelerin en feyizlisi Kadir gecesidir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de adı ge tek gece Kadir gecesidir. İnsanlık için bir hidayet kaynağı olan son kitap Kur'an-ı Kerim bu gecede inmeye başlamıştır. Yine bu gecede yapılan ibadet, içinde Kadir gecesi bulunmayan bin ayda yapılan ibadetten daha
hayırlıdır.
Aynı adı taşıyan sûre'de şöyle buyurulmuştur:
﴾٢﴿ردقلا ةليل ام كاردا امو ﴾١﴿ردقلا ةليل يف هانلزنا انا ﴾٣﴿ رهش فلا نم ريخ ردقلا ةليل ﴾٤﴿ رما لك نم مهبر نذاب اهيف حورلاو ةكئالملا لزنت
٥﴿ رجفلا علطم ىتح يه مالس
"Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir."
İmam-ı Buharî'nin pek çok rivayetine göre Kadir gecesinin Ramazanın son on gecesinden birinde olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Peygamberimiz Ramazanın bu son on gününde Mescitte kurdurduğu küçük bir çadır içinde itikâfa girer, kendisini tamamıyle ibadete verirdi.
Peygamberimizin içinde itikâfa girdiği bu çadırın bir Türk çadırı olduğu Müslim'in Ebû Saîd-i Hudrî'den yaptığı rivayetten anlaşılmaktadır. (Müslim, Siyam, 40)
Peygamberimizin rastladığı Kadir geceleri hakkındaki rivayetler arasında 27'nci geceye ait olan rivayet, alimlerin çoğunluğu tarafından tercih edilerek, bu gece Kadir gecesi olarak kutlanagelmiştir.
Esasen zamanın iyi değerlendirilmesini bilen kimseler için her zaman Kadir gecesidir. Yeter ki insan, kendisini yaratan, sayısız nimet ve lutuflarda bulunan Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanma yolunda olsun.
İlâhî âşıklardan olan İbn Fariz:
Dost ile her buluşma anı Cuma olduğu gibi. bütün geceler de -Hak tecelli ederse- Kadir gecesi olur" sözüyle bunu ne güzel ifade etmiştir.
Kadir gecesinin ibadetle değerlendirilmesi büyük bir kazançtır. Çünkü bu gecede yapılan ibadet bin ayda yapılan ibadetten daha hayırlıdır.
Bu geceye mahsus bir ibadet yoktur. Bu gecede yapılacak olan; Kur'an oku¬mak, namaz kılmak, dua etmek, günahlardan tevbe ve istiğfar etmektir.
Hz. Âişe'den rivayet olunduğuna göre Peygamberimiz. Ramazan gecelerini bu çeşit ibadetlerle değerlendirirdi.
Üzerinde namaz borcu olan kimsenin bu gecede hiç olmazsa bir günlük namaz kaza etmesi uygun olur. Böylece hem borcunu öder hem de geceyi ihya etmiş olur.
Hz. Aişe (r.a.) Peygamberimizden sordu:
—Ey Allah'ın Resulü Kadir gecesine tesadüf edersem nasıl dua edeyim? Peygamberimiz:
"Allahümme inneke afüvvün tühibbü'l-afve fa'fü anni=Allah'ım, sen affedicisin, affetmeyi seversin beni de affeyle" diye dua et buyurdu. (Tirmizi Daavet, 84; tbn-i Mace, Dua, 5)
Gece ile ilgili olarak Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
"Kim, faziletine inanarak ve ecrini umarak Kadir gecesini ihya ederse geçmiş günahları mağfiret olunur." (Buharı. Teravih. 2: Müslim. Salât. 25 )
8. Dinî Bayramlar
Biri Ramazan, diğeri kurban olmak üzere iki dinî bayramımız vardır, a. Ramazan Bayramı
Ramazan bayramı. Ramazan ayından sonra gelen Şevval'in birinci günü başlar ve üç gün devam eder.
Ramazan ayı orucunu tutmuş olan müslümanlar, Şevval ayında iftar eder ve bayram yaparlar. Bu bayrama mahsus ibadetimiz sadaka-i fıtır (fitre) ve bayram namazıdır.
Bu sadaka bayram namazından önce verilmelidir. b) Kurban Bayramı
Kurban bayramı, kamerî aylardan Zilhicce"nin onuncu günü başlar ve dört gün devam eder. Arefe günü de bayramın dört gününe eklenerek bu beş güne "Teşrik Günleri" denir. Bu günlerde
farz namazlardan sonra tekbir getirildiği için bu almışlardır, yani "Tekbir Günleri" demektir.
Bu tekbirler. Arefe günü sabah namazından başlar, bayramın dördüncü gü ikindi vaktine kadar 23 vakit devam eder.
Kurban bayramının Arefe ve bayram günleri. îsîâm dünyasının en seçkin günleridir. Çünkü Arefe günü dünyanın her tarafından gelen hacı adaylan «Arafat dağında toplanarak Allah'a yönelmekte ve Omdan af ve bağış dilemektedirler. Arafat hayatı, İslâmın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir.
İslâmın beş temel ibadetinden biri olan hac ve kurban, teşrik tekbirleri ve bayram namazı, Arefe günü de dahil olmak üzere Kurban Bayramına mahsus ibadetlerimizdir.
9. Mevlid Gecesi
Mevlid, doğum vakti demektir. Mîlâd da böyledir.
Mevlid, Peygamberimizin doğum zamanına, Mîlâd da Hz. İsa'nın doğum tarihine özgü birer örf olarak kullanılmışlardır.
Peygamberimiz Mîlâdi 571 yılı Nisan ayının 20'nci gününe rastlayan Rebiu'l-evvel ayının 12'nci gecesi sabaha karşı Mekke-i Mükerreme'de Daru't Tebâbia denilen evde doğmuştur.
Peygamberimizin babası AbdulmuttalibMn oğlu Abdullah, annesi ise Vehb'-in kızı Amine Mir. Peygamberimizi önce annesi emzirdi. Daha sonra Ebû Leheb'in azadlı kölesi Süveybe tarafından emzirildi. Fakat asıl süt annesi Halime'dir.
Peygamberimizin adı Muhammed'tir. Bu adı kendisine dedesi Abdulmuttalip vermiştir. Omun en meşhur adları Muhammed ile Ahmed'tir. Bu adlar Kur'an'ı Kerimde de geçmektedir.
Muhammed adı Fetih Sûresinde geçmekte. Ahmed adı da Saf Sûresinin 6'ncı âyetinde şöyle haber verilmektedir:
Hatırla ki, Meryemoğlu İsa: "Ey İsrailoğullan! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak geldim''' demişti.
Peygamberimiz doğmadan önce Hz. İsa'nın tebliğ ettiği din, bozulmuştu. Hristiyanlar Tevhid'den teslis (üçleme, yani üç ayrı kişinin, tek Tanrıda birleşmesi)'e dönmüşlerdi. Araplar ise taştan, ağaçtan yaptıkları putlara tapıyorlardı. Kabe'nin içi-dışı putlarla dolmuştu.
İnsanlar her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı. Küfür ve haksızlık gönülleri karartmış, Allah'a giden yoldan uzaklaştırmıştı. Sosyal hayat bozulmuş, ahlâk tamamen kokuşmuştu. Kadınlar esir muamelesi görüyor, bir eşya gibi alınıp satılıyor, kız çocukları acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu.
İşte Peygamberimiz böyle bir zamanda dünyaya gelmişti.Bu gecenin sabahı gerçekten feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı.
Bir fazilet güneşi ve hidayet meş'alesi olan Peygamberimizin doğumu, Allah'ın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle Duyurulmuştur:
"İçlerinden, kendilerine, Allah'ın âyetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, mü'minlere büyük bir lutufta bulunmuştur." (Al-i İmran:164)
Bunun içindir ki müslümanlar bu kutlu geceye büyük ilgi gösterir. Onu ibadetlerle ihya etmeye çalışır, yoksulları ve kimsesiz çocukları sevindirirler.
10. Aşure Günü ve Orucu
Aşure, kamerî aylardan Muharrem ayının onuncu gününün adıdır.
Halk dilinde bu kelime aşure şeklinde kullanılmaktadır. Hem Muharrem'in onuncu gününe, hem de tahıl ve kuru meyvelerden yapılan tatlıya denir.
Aşure geleneğinin tarihi çok eskidir. Hz. İbrahim'e, Hz. Nuh'a, hatta Adem aleyhi's-selâm'a kadar yükselir. Bu itibarla dinler tarihinin saygı duyduğu günler arasında aşure kadar tarih boyunca uzanan ve milletler arası bir yeri bulunan hiç bir kutlu gün yoktur denilebilir. Yani, aşûra günü, tarih boyunca ve çeşitli milletlerce dinî yönden kutlanagelmiş bir gündür.
Buharî'nin. Hz. Aişe (r.a.)'den rivayetine göre; îslâmiyetten önce Cahiliyye devrinde Kureyş,
aşûra günü oruç tutardı. Peygamberimiz de bu geleneğe uyarak oruç tutmuştur. Hatta Medine'ye hicret ettikten sonra da bu oruca devam etmiş ve tavsiye etmişti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca, kendisi aşure gününde oruç tutmayı bırakmıştı. Bundan sonra müslümanlardan dileyen bu günde oruç tutmuş, dileyen tutmamıştır. (Buhari,Savm,69)
Bu rivayetten . Peygamberimizin Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar aşure orucunu tuttuğu. Ramazan orucu farz olunca da artık onu isteğe bıraktığı anlaşılmaktadır.Peygamberimiz aşure orucunu tutmuş olduğu için bu orucu tutmak müstehaptır. Ancak Yahudiler de aynı gün oruç tuttuklarından onları taklit etmemiş olmak için sadece aşure gününü değil. Muharrem'in dokuzuncu günü ile onuncu gününü veya onuncu günü ile onbirinci günü oruç tutmak uygun olur.
Yalnız aşure gününü oruç tutmak ise mekruh görülmüştür.